MERT SANDALCI

İSKENDERUN'DA BİR KÜÇÜK TREN VARMIŞ

KARMA KİTAPLAR SEÇKİSİ > İSKENDERUN'DA BİR KÜÇÜK TREN VARMIŞ

Bu çalışma şehirlerinin kurulmasını sağlayan mini mini makinelere karşı vefa borcunu ödemesi gereken hemşerileri adına tüm dar hat tutkunlarına ve dekovil sözcüğünü Türkçe’mize kazandıran Paul Decauville’e (1846-1922) adanmıştır.

Bir kürek kömür
Bir avuç buhar,
Üç karış arası raylar.

Nereden çıktı bu İskenderun dekovili?
Trenlere oldum olası meraklıyımdır. Çocukluk yıllarımda en büyük tutkum yaz tatillerini geçirdiğim İstanbul Erenköy’de sabah sekizde bisikletime atlayarak istasyonda manevra yapan yük trenlerini seyretmekti. Makasların değişimi, dolu vagonların istasyona bırakılıp boş vagonların katara eklenerek istasyondan ayrılmasını büyülenmiş gibi seyrederdim. Yıllar geçtikten sonra bir kitapçı dükkanında bulduğum kartpostallar beni yeniden çocukluk günlerime götürdü. Fotoğraflar İstanbul’da Haliç’ten Karadeniz’e uzanan bir dekovil hattına aitti. O güne kadar hiç duymadığım ve bilmediğim bu hattın araştırmalarına başladım. Birkaç yıl içinde kader beni Prof. Dr. Emre Dölen ile tanıştırdı ve kendimi onunla birlikte Kağıthane-Kemerburgaz-Ağaçlı-Çiftalan Demiryolu kitabını hazırlarken buldum. Çünkü hattın fotoğraflarını çeken dedesi idi ve elinde hattın inşası ile ilgili bazı fotoğraflar bulunuyordu. O günden sonra sanki yeni ufuklar açan sihirli bir sözcüktü dekovil… 60 cm aralıklı raylar arasında oflaya poflaya seyreden bu küçük makinelerle ilgili fotoğraflar bir yandan çocukluğumu yaşamama neden oluyor diğer yandan tarihe tanıklık edecek belgeler olarak karşıma çıkıyorlardı. Artık yeni bir koleksiyon ve ömür boyu sürecek bir araştırma konusu beni bekliyordu. ‘Türkiye’nin dar hatları’.

İşe, 1990’ların başında, sıkı bir belge toplama çalışmasıyla başladım. Müzayedeler, bit pazarları, sahaflar, eskiciler. Koleksiyon yavaş ilerliyordu, yıllar yılları, yollar yolları kovalıyordu. Sarıkamış’tan Kuşadası’na, İnebolu’dan Mersin’e en umulmadık yerlerde dar hatlar olduğuna dair bilgiler ve görsel malzemeler çıkıyordu karşıma. Birkaç bavul ya da yolcu yükünün taşındığı arabaların elle itilerek hareket ettirildiği basit liman hatlarından, at ya da buharlı lokomotiflerle çekilen küçük yük katarlarının çalıştığı orman ya da maden hatlarına kadar pek çok dar hat inşa edilmişti ülkemizde. Zaman geçtikçe dar hatlarından biri diğerlerine oranla çok daha ön plana çıkmaya başladı benim için. Hakkında başlı başına bir kitapçık yayınlanabilecek kadar fazla sayıda görsel malzemeye ulaştığım bu dekovil hattı İskenderun’daydı. Nasıl ve ne zaman İskenderun’da kurulmuştu bu dekovil? Ne için kullanılıyordu? Elimdeki kartpostal ve fotoğrafların çoğunda dekovil lokomotifleri şehrin dışında bir yerlerde kurulmuş, derme çatma bir istasyonun önünde görüntülenmişti. İstasyonda bir de iki katlı bir kır kahvesi vardı ve insanlar çevrede piknik yapıyorlardı. Vagonlar maden, taş, kömür ya da kaya tuzu gibisinden yükleri taşımaya elverişli bir biçimde tasarlanmıştı, ayrıca az sayıda yolcu vagonu da görülüyordu. Fotoğraflardaki hat kimi zaman bir parkın içinden geçiyor, kimi zaman da şehrin ara sokaklarında dolaşıyor, sahile kadar uzanıyordu. Artık yerinde araştırma için harekete geçme zamanı gelmişti. Bana İskenderun yolu gözüküyordu…