Tarihteki ilk düşünürlerden biri olarak sayılan Miletos’lu Thales (M.Ö. 625-545) doğadaki her şeyin tek bir ilk maddenin çeşitli görünümler almasından kaynaklandığını ve bu ilk maddenin “su” olduğunu ileri sürmüştü. Sonraki yüzyıllarda bilim adamları Thales’in bu kuramını yeni teoriler ortaya atarak geliştirdiler. XVII yüzyılda İngiliz kimyacı Robert Boyle 81627-1691) elementler tablosunu oluşturdu. Günümüzde ise CERN deneyinin sonuçlarıyla da madde ile enerjinin ilişkisi ispatlandı. Ancak bilim modern laboratuvarlarda ne denli yeni keşifler yaparsa yapsın Güneydoğu Anadolu Bölgesi için hâlâ Thales’in teorisi geçerliliğini korumakta sanki. Çünkü GAP ile bölgenin kurak topraklarına ulaşan su, burada başta insan olmak üzere tüm canlılar için yaşamın yeniden başlamasına neden olmuş.
Bilindiği gibi GAP, “Yukarı Mezopotamya” olarak bilinen en eski çağlarda uygarlığın beşiği olan Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin sosyal ve ekonomik kalkınmasını amaçlayan insan odaklı bir bölgesel kalkınma projesi. Çoğumuzun aklına GAP dendiğinde yalnızca “Atatürk Barajı” geliyor. Sebebi basit, bu dev baraj gerek yapım sürecinde gerekse üretime geçtikten sonra büyüklüğü ile her zaman ilgi çekici ve medyatik olmuş, olmaya devam etmektedir. Ancak GAP yalnızca barajlar, hidroelektrik santraller ve sulama tesislerinden oluşan bir proje değildir.
Çünkü bölgenin suya kavuşması burada kentsel ve kırsal altyapı ile birlikte tarım, ulaştırma, sanayi, eğitim, sağlık, konut, turizm gibi pek çok sektördeki yatırımları kapsayan entegre ve sürdürülebilir bir kalkınma hamlesini de gerektirmiştir. Bu yöneyle bakıldığında insan odaklı bir kalkınma projesi olarak GAP, bölge halkına daha iyi bir yaşam kalitesi sağlamayı ve diğer bölgelerle arasındaki gelişmişlik farkını ortadan kaldırmayı hedeflemekte. İşte bu noktada da Pepsico’nun desteği ile faaliyete geçen Çocuk Gelişim Merkezleri önemli bir görev üstlenmiş durumda.
Bölgede pek çok anekdot, hikâye ve başarı öyküsü var…10 yıldır devam edegelen bir süreç içinde birikmişler ve her gün çoğalıyorlar. Gezimiz boyunca dinlerken, kaydederken günler saatler geçti… 3600 kare fotoğraf çekildi. Fotoğraf sanatçısı Engin Gerçek kitabın mimarı oldu. Bırakın hikâyenin bütününü anlatmayı, özetlemek dahi mümkün değil aslında… Ama bir yolu olmalıydı anlatmanın… Bu nedenle yazının yanında fotoğraflara çok emek verdik. Fotoğrafların da okurlara pek çok şeyi
söyleyeceğini, anlatacağını düşündük. Umarım başarılı olmuşuzdur. Farkındalığımızın artması dileği ile.
Kasım 2013
Mert SANDALCI